ANNE SESSİZLİĞİ SANKİ...Eynesil'in üzerinde denize düşmüş sarı , "kızıl"ca kıyameti andıran fotoğrafa bakınca, içime düşen acının sebebini anlamaya çalıştım.
Anlamı doğuran, anlamın başucunu bekleyen, anlamı ninnileyen anne sessizliği sanki. Bu sessizliği Şükrü Salim Kemal de hissetmiş olacakki objektifine yansımış. . Sessizliği çoğaldıkça dalgaların, sessizliğinin sesi yükseldikçe, yeni bir kelime başlar, yeni bir cümleye tutunur. Onun adı HÜZÜN. ..
Bense anahtarı yalnız bende bulunan bir odaya girer gibi girerim bu sarı cennetin içine, okurum şiirimi dalgaların şırıltısı'nda. Onun hatıraları bendedir. Ben onunla içimden konuşuyordum.
Oysa sevinmem gerekti. İnsanın en son anladığı kendisidir. Duraksadım, ufukta ki duygunun üzerindeki örtüyü kaldırmaya çalıştım, ardından hüzünlü yüzünü gördüm.Hem güzel hem geçici. Hem güzel hem gözden uzakta. Ölümün mahcup tebessümü gibi dökülüvermiş bu şiirin, belki benden başka müşterisi yok.Seyircisi olmayan güzellik, güzellik midir sahi? Bu kadar yoğun güzellik yatırımı yapılmış bir manzara, nasıl olur da bir bulutun insafına bırakılır? Olacak şey değil! Böyle bakınca, acıyor için, batıyor kalbe. Solup gidenler, eriyip yitenler, veda edip terk edenler kalbimize göre değil. Öbür türlü söylersek, kalbimiz yitip gidenlere, eriyip solanlara, veda edenlere, batıp gözden kaybolanlara göre değil. Sonsuzluğu istiyor. Sonsuz güzelliğin bu kırılgan zeminde böyle cömertçe varoluşuna şaşıyor. Acıyor, kanıyor. "Bu böyle yarım kalmayacak!" şarkısını söylüyor....EMİN ÇOBAN